her yara izi, insana bir yalan hakkı verir.

kolumdaki kesik : 

büyük bir kasırga sonucu sürüklenen teknemle mozambik angoche kasabasına vardığımda beni üç maymun karşıladı. biri sürekli konuşuyor, biri sürekli etrafı dinliyor, diğeri de çevreye bakıyordu. ben ilk defa ıssız bir yere düşmüştüm, bunu öngöremediğim için yanıma alacağım şey konusunda hazırlıklı değildim. ceplerimi yokladım ve şehir tacizcilerine karşı yirmi dört saat yanıma olan biber spreyimi buldum. maymunlardan çok gören, biber spreyimi alıp çok konuşanın ağzına sıktı. çok konuşan da spreyi çok duyanın kulaklarına sıktı, çok duyan da çok görenin gözlerine spreyi sıkınca  adanın maksimi bozuldu. adayı bir anda deniz yutmaya başladı. ben bir bambu ağacına tutundum. çıkan dev fırtına ağacı öyle bir sarstı teknemin üzerine savruldum. tam gövdeye düştüm. kolumda bir acı hissettim. bir önceki gece yediğim barbunya konservesi kolumu kesmişti.

sırtımdaki kabuk izi:

o yaz boş zamanlarımda temizlik delisi bir kadının bakımını üstlenmiştim. çok yaşlı ve çok temizdi. yaşlı bile kokmuyordu. bu yüzden bir gün alnının ortasındaki fermuarı açacağını ve içinden sabundan yapılmış genç bir kadının çıkacağını düşünüyordum. bunları düşünmediğim zamanlarda rahattım. ben salonda koltukta oturup nintendo beyin yaşı hesaplama oyunumu oynarken, o temizlik yapıyordu. o kadar çok temizlik yapıyordu ve ben de o kadar çok o oyun oynuyordum ki beyin yaşım tam 2'ye gelmişti. biraz daha oynarsam varolmamaktan korkuyordum. günlerden yine bir gün, evine gittiğimde kapısını açık buldum. rutin ev havalandırma operasyonudur diye düşündüm. salonun ortasında ortadan ikiye ayrılmış elektirik süpürgesi gözüme çarptı. belli ki onarılmaya çalışılmış ama başarısız olunmuştu. sonra tepemde hafif bir gıcırtı duydum ve tavana doğru baktım. avizeye asılmış o da bana bakıyordu. birden üzerime atladı ve beni sırt üstü yatırarak, benimle halıyı süpürmeye başladı. o anda sırtımda bir acı hissettim. sürtünmeden sırtım açılmıştı. 


göğüslerimin arasındaki yanık izi: 


gözlerimi açtım. yanımda yoktu. saate baktım, onikiyi oniki geçiyordu. zamanın beni simetrik sayılarla mutlu etmeye çalıştığını düşündüm ve bu örtbas kötü bir şey olduğunu gösteren ikinci ipucuydu. (ilki onun yanımda olmaması.) salona gittim. bilgisayarın başında oturmuştu. üzerinde onun için ördüğüm kazak vardı. o kazağın modelini anneannemden almıştım. üzerinde bir şimsek deseni vardı. o benim odaya girdiğimi fark etmedi. ben arkasından yokmuşum gibi yaklaşıp, ne yaptığına baktım. bir kıza bir şeyler yazıyordu. iyi şeyler. benim için kötü şeyler. benimle son gecesi olduğunu ve artık ona gideceğini yazıyordu. kalbim iç çekti. içinden bir damla gözyaşı yere düştü. gözyaşının sesini o duydu ve bana döndü. kazağındaki şimşekten negatif elektirik yüklü bir ışık dalgası çıktı. bu dalga da tam kalbimin olduğu yeri yaktı.


her yara izi insana, o izin hikayesi ile ilgili bir yalan hakkı verir.
madem canınız yandı, siz de o izi güzel bir hikayeye dönüştürün.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder