allah iyiğini versin woody allen

kitap: yan etkiler
konu: ufolar.

son ve en inandırıcı fenomen, 1882 yılında Geothe tarafından yaşanmıştır: "Liepzig Huzursuzluk Festivali'nden eve dönerken," diye yazmıştır, "bir çayırlıktan geçiyordum ki, başımı kaldırıp göğe baktığımda, güneye doğru birkaç kızıl ateş topu gördüm. Olmayacak bir hızla alçaldılar ve beni kovalamaya başladılar. Haykırarak bir dahi olduğumu, bu yüzden çok hızlı koşamayacağımı söyledim ama sözcüklerim boşa gitti. Öfkelenerek galiz hareketlerde bulundum, bunun üzerine korkup kaçtılar. Bu olayı, sağır olduğunu o zamanlar henüz fark etmediğim Beethoven'e anlatmıştım; o da gülümsemiş ve başını sallayarak, "Anlıyorum," demişti.

bahanne


babaannemi kaybettim okula gelemiyorum ya da işe gidemiorum diye bahanne uyduran bizler. aklıma geldi de ayıp valla.

star trekinge gittim



star trek'in starı chris pine ile turist ömer uzay yolunun kirk'i birbirine ne kadar benziyordu tanrım. bence yapımcılar turist ömer versiyonundaki kirk'e bakıp, ona göre chris'i seçmiş.

bukowski


bukowski'yi çok başarılı bulmuyorum. ama kadınlar ile yaşadıklarını anlatabilecek kadar cesur olduğu için kendisini tebrik ediyorum. hangi erkek ki, kadınlar ile ilişkisini (siyah nokta sıkmaya kadar) dürüstlükle anlatır, o zaman best seller bir kitabı olur.

minibüs beni bozar

sabah sabah süslenmişim. pek havalıyım. bindim minibüsüme. bir de ne göreyim, aynanın üzerinde aynen şu yazıyor: "senin havan lastiklerimde de var." tanrım beni nelerle sınıyorsun?

10.000$'lık bu çantaya var mısın?


varım Dior!
Christian Dior ile her şeye varım.

çok sevgi dolu bir günümdeyim


köpekbalıklarının üzerinde mutualist yaşayan bakterileri, topunu araba altına kaçırıp ayağını arabanın altına sokarak, vura vura topu çıkarmaya çalışan çocukları hatta hatta festivallerde aynı elbiseyi giyip pişti olduğum kızları bile seviyorum. kalbimi de böyle örtülere kazırım. heyt be.

murat dalkılıç kim?


tanımam etmem. ancak facebook'ta bir dolantı sonucunda kendisi ile ilgili rastladığım komentler oldukça şaşırtıcı. buyrun kendiniz bakın, kızlarımız selebriti görünce ne hale geliyor.

metin oralet


modacılar, lütfen bana metin oralet'in 90'lı yıllarda giydiği şu mayo, body, don her ne ise, adını veremediğim şeyi açıkalr mısınız?

biri kroluk mu dedi

zaman böyle olsa gerek

geçen sene yazdığım yazıları bu sene okuyunca hiç beğenmediğimi fark ettim. şu an yazdığım bu yazıyı da elbet bir gün beğenmeyeceğim. döngüselliğin beni bitirdiği o an.

metrop stop

herkes benim önümde mi duracak diye beklerken, metro kapısının tam olarak benim önümde durduğu o an. "küçük şeylerden mutlu olma kumpanyasının son üyesi; Aslı"

homelessness


çevremdeki bütün erkeklerin homeless olma konseptine özenmesi."oh ne güzel vala bütün gün yatıyor adamlar. hem de cool bence homeless olmak, dünyaya başkaldırı gibi."
"anlamaya çalışıyorum."

kadınlar neden küçük beden kıyafet alırlar?

bir gün zayıflayıp, içine girebilsinler diye. bir nevi motivasyon yani. kapiş?

another trick on the boy


marilyn manson'ın makyajsız halini hep merak etmişimdir. (ancak yine de azcık göz kalemi olduğu gözümden kaçmadı.)

isim benzerliğinden dolayı bir yıl sansür yediniz


Türkiye'de isim benzerliğinden dolayı mağdur olmuş olanlar çok. acaba daily-emotion'ı da, dailymotion olarak algılayıp kapatırlar mı? şahsen hiç şaşırmam.

roys kop kop kop


ne oynadık zamanında be.

bırak o hadise'yi, al nuri bilge'yi.


62. Cannes film festivali jürisinde Nuri Bilge Ceylan var. Asia Argento'nun yanında falan poz verdi, tabi benim tüyler hemen diken diken. o yüzden bırak yürovizyon hadisesini, izle nuri bilge'nin filmlerini.

tek şahidim abdullah


havada durdu.
(model: furkan tunalı)

annabel lee


senelerce senelerce evveldi;
bir deniz ülkesinde
yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz
ismi annabel lee;
hiç bir şey düşünmezdi sevilmekten
sevmekten başka beni.

o çocuk ben çocuk memleketimiz
o deniz ülkesiydi,
sevdalı değil kara sevdalıydık
ben ve annabel lee;
göklerde uçan melekler bile
kıskanırlardı bizi.

bir gün işte bu yüzden göze geldi
o deniz ülkesinde,
üşüdü rüzgarından bir bulutun
güzelim annabel lee;
götürdüler el üstünde
koyup gittiler beni,
mezarı ordadır şimdi,
o deniz ülkesinde.

biz daha bahtiyardık meleklerden
onlar kıskandı bizi-
evet!-bu yüzden(şahidimdir herkes
ve o deniz ülkesi)
bir gece bulutunun rüzgarından
üşüdü gitti annabel lee.

sevdadan yana, kim olursa olsun,
yaşça başça ileri,
geçemezlerdi bizi;
ne yedi kat göklerdeki melekler,
ne deniz dibi cinleri,
hiçbiri ayıramaz beni senden
güzelim annabel lee:

ay gelir ışır, hayalin irişir
güzelim annabel lee;
bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
güzelim annabel lee:
orda gecelerim, uzanır beklerim
sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
o azgın sahildeki,
yattığın yerde seni.

Edgar Allan Poe kalp Annabel Lee

anneee, bittii!


annecim biraz geç kalsam da, senin ne kadar mükemmel, ne kadar detaylara önem veren ve ne kadar mükemmeliyetçi bir "annecim" olduğunu göstermek adına bu videoyu afişe ediyorum. ve seni çok seviyorum.

minik ayşen.

dolap


dolaptan çocuk yapmayı hatırladığım o an.

sessiz, tabi ki kalmam.









daily emo-tion


acaba blogun konseptini değiştirip, her gün farklı bir emo mu tanıtsam.

plazamın önündeki simitçiye sesleniyorum

saat 9'dan sonra sende karper peynir kalmadığı için, simit ve karperimi ana yol üzerindeki simitçiden alıyorum. simiti sana göstermemek için de arkamda saklayıp sana sahte bir sırıtış ile günaydın diyorum. ama napim, karpersiz simit yiyemiyorum işte. "itiraf.com"

manavlara sesleniyorum

paket eriklerin en üstüne irilerini, en altına da olmamış minnacıkları koymayı bırakın artık. başka taktik bulun yetti be.

ben 4 yaşındayken


aslı naptın?
çekirdeklerini çıkardım reçel yaptım.

burda olsam