iki diz, iki dirsek. çocuktum ve çok düşerdim. dördünden birinde mutlaka bir kabuk olurdu. kabuk tutana kadar acırdı. iki insan, iki beden. çocuğuz ve hala çok düşüyoruz. ikimizden birinde mutlaka bir kabuk var. yara kabuk tutana kadar da çok acıyor. kabuk tutmadan koparınca da ömürlük izler kalıyor.

modern zamanlar, ucuz masallar (külkedisi)

üvey annesi ve kardeşleri için süpürge görevi yapan külkedisi malum partiye gitmiş.orada havalı prens ile tanışmış. saat 12'ye kadar karşılıklı yazışları sürmüş, prens çok kibarmış. saat 12 olunca, prens de jack'i fazla kaçırınca, bir öküze dönüşmüş. beraber saraya gidelim, hadi bana gel hayatta bırakmam diye külkedisini darlamış. hatta kafası o kadar güzel olmuş ki, külkedisinin değişen kıyafetlerini bile farketmemiş. külkedisinin cam pabuçlarından şampanya falan içmiş viskilerin üzerine. gecenin sonunda çok alkol, az kıyafet varmış. ertesi sabah külkedisini fakir kıyafetleri ile görünce prense bir şekilcilik gelmiş. sen fakirsin, ben fucker'ım bu iş böyle yürümez demiş. sonra sırf fantazi olsun diye ülkenin en küçük ayaklı kızını aramaya çıkmış. en küçük ayak gene külkedisi olunca, o gece yaşanmamış ayağına yatmış. uzun ilişkiye hazır olmadığını söylemiş, ama takılmak isterse külkedisinin ona güvercin yollayabileceğini falan da söylemiş.

gökten üç odun düşmüş. biri prensin kafasına, ikisi de şöminenin içine. külkedisi de akşam için soğukta kalmamış, sigara dumanı yerine, kül dumanını gene ciğerlerine çekmiş. kafası güzel olmuş. kendini kedi sanmış.

modern zamanlar, ucuz masallar (uyuyan güzel)

bir varmış, bir yokmuş. bir prens aşık olamıyorum, tek gecelik ilişkilerden sıkıldım diye krallığında yakınıyormuş. herkese mavi boncuk dağıtıyor, gece dışarı çıktı mı üç telefon numarası almadan eve dönmüyormuş. hayatını böyle bir rutine bağlamışken, uyuyan güzeli görmüş. o anda aşık olmuş. ama bakmış kız uyuyor, bir süre daha uyutmaya karar vermiş. çünkü partnerin yokken yapılan çapkınlık yorucu, partnerin varken yapılan çapkınlık daha çok zevkli oluyormuş. hele ki çapkınlık yaptıktan sonra tüm kraliyet erkeklerine bunları anlatmak erkekliğine erkeklik katıyormuş. çünkü onlara göre erkeklik; mertlik, koruyuculuk ile ölçülmez, yaptığın çapkınlıkla ölçülürmüş. günlerden bir gün uyuyan prenses uyanmış tabi. her iki anlamda da. o da bu sefer mutluluk masalları ile prensi uyutmuş, ama prens uyurken bile rüyasında diğer kadınların isimlerini sayıklamış.

modern zamanlarda prensler varmış, ucuz masallarından başka bir bokları da yokmuş.

erkekler için regl sendromu tanımlaması

"bilgisayar oyununda o geçemediğin yeri geçebildiğin saniye elektirikler kesilmiş. kankaların erkek erkeğe dağıtmaya gittiğinde, annen seni ayşe teyzelerin torununun düğününe gitmen için darlamış. daha yeni aldığın arabanın, sen aldıktan hemen sonra bir üst modeli çıkmış. iş yerinde senden çok daha toy olan çocuk, senin üstün olarak başına getirilmiş. iddaa'da oynamayı unuttuğun kuponda 5 tutturmuşsun. evde yiyecek hiçbir şey kalmamış, internetin ödemediğin faturan yüzünden kesilmiş. eskiden aşık olduğun kız gitmiş, dünyada en kıl olduğun adamla evlenmeye karar vermiş, facebook'a "aşk1" aşk2" adında 10 albüm fotoğraf yüklemiş. ayrıca annen facebook almış, her fotoğrafının altına yorum yapmış. kız arkadaşın V yaka olayını abartmış, W dekolte vermiş. manitan baby talk yapmaktan, normal konuşmayı unutmuş, senin evine yerleşmiş, siyah perdelerini pembeleriyle değiştirmiş. daha sen evlilik demeden, sana beğendiği pırlanta yüzüklerin fotoğraflarını yollamış. senelerdir giydiğin ve atmaya kıyamadığın adidas ayakkabılarını, komşunun köpeği parçalamış. evine yeniden askerlik yapman gerektiğini belirten bir kağıt gelmiş..."

işte regl sendromundayken biz bunların totali gibi hissediyoruz.

bundan sonra anlayışınız için teşekkürler.

bir eliyle verdiğini öbür eliyle almaya hiç çekinmez hayat.

uyuyordu. bilinç altı açık. benim bilincim açıktı, sadece gözlerim kapalıydı. onun ismini söyledi. iki hece, dört harf. kalbim iki kere çarptı, dört yanım duvardı. ben sustum. ben vardım, o sanrı. kulaklarım ile duyduğum, gözlerimi doldurdu. ben içimi boşalttım. dolmak ve boşalmak, ağlamak buydu. sağımda yatıyordu. gözlerimden sağanak gözyaşı akıyordu. hıçkırıklarım gök gürültüsü, göz kırpmalarım şimşekti. baş ucumuza yağmur yağdı, ama o hiç ıslanmadı.