İnsanlar ikiye ayrılır. Kalbinde bir fil oturan insanlar ve kalbinde bir kuş oturan insanlar.

Kalbinde fil oturan insanlar hayatın gerçekleri ile yüzleşmiş insanlardır. Onlar için hayat 'ojemin rengi ile ayakkabımın rengi tutmadı, bu benim için dünyanın sonu', 'erkek arkadaşım bana istediğimden daha az pırlantalı bir yüzük aldı', 'tweet'imi kimse rt etmedi' değildir. Onlar için hayat günlük hayat değildir. Başından itibaren sorgulanan, sorgulansa da anlaşılamayan bir hayattır. Kalbinde fil oturan insanlar yüzeysel olan insanlara hep eleştiriyle bakar gözükür. Aslında onları eleştirmezler, onlara bir yandan gıpta ederler. Çünkü olmak istedikleri aslında o kadar yüzeysel yaşayabilmektir. Gerçekliğe açılan pencereyi kapatabilmektir. Bunu hiçbir zaman yapamazlar. Kalplerindeki fil kendi içlerini yiyip daha da şişmanlar. Daha da yerleşir. O fil ile yaşamak ne kadar zorsa, etrafa karşı kalbinde bir kuş varmış gibi davranmak da bir  o kadar zordur. Kalpteki file korse giydirmektir. Kalplerinde fil olan insanlar her adımlarında çok düşünürler. Çünkü bir şey yapabilmek için kalplerindeki fili yerinden kaldırmak gerekir. Onlar için mutsuzluk olağandır.

Kalplerinde kuş olan insanlar, adı üzerinde kuş gibidir. Özgürdür. Kolay hareket eder. O kuş kişi nereye giderse onunla gelir. Yük olmaz. Mutluluk verir. Pırpır bir kalpleri vardır zaten. Düşünmezler. Bir daha yazıyorum, düşünmezler. Sadece hareket ederler. Düşünmemenin dünyadaki en lüks şey olduğunu bile bilmezler. Anda yaşarlar. Onlar için her şey rahattır. İçsesleri yoktur. Mutluluk olağandır.

Ve insanlardaki bu ikiye ayrılışın bir sonuç paragrafı yoktur. Bu iki ayrı insan tipi ayrı ayrı yaşamaya devam eder. Bu yüzden de yeryüzünde bir dünya yoktur, aslında iki dünya vardır.


Ben artık çirkinim incindim incinmekten, 
kalbimin içinde bir fili, 
Taşıyıp duruyorken gülümsemekten. /fatma şengil süzer



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder